İslâm, İslamiyet
ESSELÂMU ALEYKÜM VE RAHMETÜLLÂHU VE BEREKÂTUHU

Join the forum, it's quick and easy

İslâm, İslamiyet
ESSELÂMU ALEYKÜM VE RAHMETÜLLÂHU VE BEREKÂTUHU
İslâm, İslamiyet
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
M.Mustafa
M.Mustafa
Admin
Mesaj Sayısı : 22
Puan : 60
Teşekkür edilmiş : 1
Kayıt tarihi : 06/12/17
https://islamiyet.hareketforum.net

Peygamber Efendimizin (s.a.v) Hayatından Kıssalar... Empty Peygamber Efendimizin (s.a.v) Hayatından Kıssalar...

Cuma Ara. 08, 2017 11:59 pm
Peygamberimiz çok mütevazı idi. Misafirlerine bizzat kendisi hizmet eder, ikramda bulunurdu. Bir gün çölden biri gelip, “Kim bu insanların büyüğü?" diye sordu. O sırada misafirlerine kâselerle süt dağıtma hizmetinde bulunan Efendimiz adama, “Bu insanların büyüğü bunlara hizmet edendir!” buyurdu. Bu sözüyle hem büyüklerin insanlara hizmet edeceğini ifade etmiş, hem de aradığı kimsenin kendisi olduğuna işarette bulunmuştu.
Bir yolculuk dönüşünde herkes hurmalıkta istirahate çekilmiş dinlenirken bazıları onlara yemek hazırlamak üzere harekete geçmişlerdi. Biri ‘Ben yemek yapayım.’, biri ‘Ben su getireyim.’, derken biri de ‘Ben de ateş yakayım.’, deyince Efendimiz de, ‘Öyle ise ben de odun toplayayım.’ buyurdu. Biz bütün işleri yaparız, siz istirahetinize bakın deyince de verdiği karşılık şöyle oldu:
-Bilirim ki sizler bu hizmetleri yaparsınız, ama başkaları hizmet ederken ben seyirci kalmaktan üzülürüm. Sözünü şöyle bağladı: “Ben hizmet edilen değil, hizmet eden olmayı severim!” Bundan sonra kalkıp odun topla***** bizzat hizmete katıldı...


Bir gün bir sepet hurma getirip:
-Buyur ya Resulellah turfanda hurma, dediler. Peygamberimiz, “Hurmalar oldu mu ki?” diye sordu. Hayır, olmadı; ama bizim bahçemiz sıcak bir dere içinde bu yüzden ilk hurma bizde erişir. Kimse yemeden size getirdik ki en önce siz yiyesiniz turfanda hurmayı. Peygamberimiz uzakta oynayan çocukları gösterdi, “***ürün bu turfanda hurmaları şu oynayan çocuklar yesinler. Ben komşularımın yemediğini yemem. Ne zaman komşularımız da hurma yemeye başlarsa işte o zaman ben de gönül rahatlığı içinde hurma yiyebilirim.” buyurdu.



Peygamberimiz yoksullara yardım etmeyi çok severdi. Yine bir gün davet ettiği muhtaçlara önceden hazırladığı yardımı sırayla dağıtmış, alanlar da dağılıp gitmişlerdi ki, tam o sırada bir başka yoksul uzaklardan koşarak gelip kendisine verilecek bir şey kalmadığını anlayınca üzülmüştü. Peygamberimiz üzülen bu yoksula, “Üzülme.” dedi: “Sana da bir çare bulabiliriz.” Bulduğu çareyi de şöyle açıkladı: “Buradan doğruca Medine çarşısına git, ihtiyaçlarını satan dükkanlara gir, ne lazımsa al, sonra da de ki: “Mal benim, borç Resulüllah’ındır! Yeter ki çocuklarını sevindir, sen de üzülme!”
Adam ‘Olur mu böyle bir şey?’ demek isteyince, Efendimiz onu dükkanlara doğru yönlendirirken tembihini tekrarladı. “Unutma!” dedi, “Mal benim borç Resulüllah’ın, diyeceksin. Mal sana, ödemesi bana ait olacaktır.” buyurdu.


Peygamberimiz faydalı icat ve teknolojik buluşlar kim tarafından bulunursa bulunsun sahip çıkılıp Müslümanların hizmetinde kullanılmasını ısrarla tavsiye ederdi.
Bir gün bir sahabesi Şam’daki Hıristiyanlardan aldığı içi zeytinyağı dolu bir kandili getirip mescide asmıştı. O günlerde Müslümanlar Medine’de böyle bir kandili henüz yakmamışlardı. Gelen cemaat bunu Şam’daki Hıristiyanlardan aldığını öğrenince, ‘Müslümanların mescidine Hıristiyan’ın yaptığı kandili mi asıyorsun? Resulüllah gelince seni azarlar’, demeye getirmişlerdi.
Az sonra Efendimiz (sas) gelip dumansız, külsüz yanıp ışık veren kandili görünce, ‘Kim getirdi bunu?’ diye sordu. Oradakiler getireni göstererek “Şam’da Hıristiyanlardan alıp getirmiş.” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz kandili getiren sahabesine tebessümle bakarak şöyle dua etti: “Sen bizim mescidimizi aydınlattın, Allah da senin kabrini aydınlatsın!” Sonra da sözlerine şunu ekledi: “İnsanlığa faydalı olan şeyler müminin kaybettiği malı gibidir. Nerede ve kimde bulursa bulsun hemen sahip çıkarak getirip Müslümanların istifadesine sunmalıdır!"


Şamdan iki hristiyan alimi gelmişlerdi.Medine'yi gördükleri zaman,biri diğerine: "Bu kasaba ahir zaman peygam- berinin kasabasına ne kadar benziyor." dedi. Sonra Rasulullah(sav)'ın huzuruna geldiklerinde,O'nu hususi sıfat- larıyla tanıdılar. Allah Rasulune: "Sen Muhammed'sin " dediler. Rasulullah (sav)'da : " Evet" buyurdular. "Hemde Ahmet'sin dediler. Rasulullah yine: "Evet" buyurdular. Bunun üzerine dediler ki: "Biz sana bir şey soracağız" Rasul "sorunuz" buyurdu. "Bize Allah'ın kitabında en büyük şehadeti haber ver." Bunun üzerine peygamber şu ayeti okudu: "Allah kendisinden başka ilah olmadığına şahittir,bütün meleklerle ilim uluları,adalet ve hakkaniyetle durarak şahitdirler. O Aziz ve Hakim olan Allah'tan başka ilah yoktur."(Al-i İmran 18)


Muaz İbni Cebel anlatıyor:
 Bir seferinde,Peygamber Aleyhisselamla beraberdim. Bir gün yakınında sabah etmiştim. Yürüyorduk: "Ya Allah'ın Nebisi! Bana bir amelden haber ver ki beni cennete koysun,cehennemden uzaklaştırsın" dedim. Buyurdular ki: "Büyük bir şey sordun. Mâmâfih o,Allah-u Tealanın müesser kıldığı kimseye kolaydır. Allah'a ibadet edersin,O'na hiç bir ortak koşmazsın,namaz kılarsın,zekat verirsin,ramazan orucunu tutarsın,haccedersin. Allah Rasulu şöyle devam ettiler: "Sana hayrın kapılarını göstereyim mi? Oruç kalkandır,sadaka günahı söndürür. Gecenin göbeğinde adamın namazı.... Ve Rasulullah şu ayetleri okudular: "Görsen o vakit ki mücrimler,Rabb'lerinin huzurunda başlarını eğmişler:Ey Rabbimiz!gördük, dinledik. Şimdi bizi geri çevir,iyi bir amel işleyelim. Zirâ yakinen bildik derler. Eğer dilemiş olsaydık her nefse hidayet verirdik. Fakat,Ben'den şu söz hak oldu: Elbet ve elbet cehennemi cinlerden ve insanlardan dolduracağım.O halde,tadın unuttuğunuz için bu gününüzün çatmasını. İşte biz de seni unuttuk. Yapıp durduğunuz işler yüzünden tadın ebediyet azabını.Bizim ayetlerimize öyle kimseler iman ederler ki,onlarla kendilerine nasihat verildiği vakit secdelere kapanırlar ve Rabb'lerine hamd ile tesbih ederler de kibirlenmezler." (secde 12-15)


Adamın biri Rasulullah(sav)'a gelerek "Ya Rasulullah,mahvoldum!" dedi. Rasulullah " seni mahveden nedir?" diye sordu. Adam: "Ramazanda gündüz vakti hanımımla cinsi münasebette bulundum." diye cevap verdi. -Bir köle azat edecek kadar mal bulabilir misin? Adam " hayır" dedi. -Peşpeşe iki ay oruç tutabilir misin? Adam "hayır " dedi. -Altmış miskine yedirecek kadar erzak bulabilir misin? Adam "hayır" dedi ve oturdu. Rasulullah ona hurma yaprağından örülmüş,içinde kefaret miktarınca hurma bulunan bir zembil getirdi. "İşte bunu al,sadaka olarak dağıt" dedi. Adamda " Bizden daha yoksul birine mi vereceğim? Allah'a and olsun ki,bu iki kara taşlı yerin arasında bu hurmalara bizden daha muhtaç bir aile yoktur" dedi. Bunun üzerine Rasulullah ön dişleri görününceye kadar güldü ve:" Git de onları çoluk çocuğuna yedir" dedi. 
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz